RENKLER


Her zaman derim, "renkler" insanların ruhsal ve zihinsel gelişiminde önemli bir yer tutar. Bu yüzden sistem/toplum bireyi şekillendirmeye onun renk tercihlerini ayarlamakla başlar. Bu yüzden daha üç günlük bebeklere cinsiyetçi bir tavırla erkekse mavi, kızsa pembe kıyafetler giydirilerek cinsiyetleri birer renge indirgenir. Mavi ve koyu renkler giyenlerin erkek, pembe ve benzeri açık/pastel renkler giyenlerin de kadin oldukları vurgulanır; ki toplumumuz daha ileri giderek ve homofobik bir tavırla sarı, yeşil, pembe vs. renk giyen erkekleri "İbne misin?" diye sorgulamaktan geri kalmaz...

Diger taraftan küçük yaşlardaki hayalgücümüzün sınırsızlığını ifade eden "çok renklilik" de okuldaki resim derslerine girmemizle birlikte sabit, sınırlı bir hayalgücüne dönüşür. Çünkü o zamana kadar özgürce kullandığımız renklere, resim kağıdında istediğimizi istediğimiz şekilde boyadığımız, kullandığımız renklere de kurallar, sınırlar gelir. O zamana kadar kırmıziya, maviye boyadığımız otların aslında yeşilden başka bir renk olamayacağını öğretirler bize, bulutların beyaz, denizlerin mavi, yerin kahverengi olacağını öğretirler bize. Dünya nasılsa öyle çizilmesi ve boyanması gerektiğini öğretirler... Picasso'dan, Dali'den, van Gogh'dan bihaberlermiş gibi.

Ama işte o noktadan sonra, sadece onların istediklerini hayal etmeye başlarız. Bu nedenle özgürlük renklerle başlar, içimizdeki renkleri bulup çıkarmak ve özgür bırakmakla başlar...

Yorumlar

Popüler Yayınlar