MICROMEGAS (MİKRO ÖYKÜLER)- I
Micromegas by ~visualirony on deviantART |
Bütün yaşamı kontrolsuzca bir film şeridi gibi gözlerinin önünden
akıyordu. O ise bu durumla bile dalga geçebiliyordu; "Boşuna dememişler
hayat bir sinema perdesidir diye". Oysa o hep dışardan seyretmeyi tercih
etmişti filmi, hayatın içine dahil olmadan. "İnsan düşerken bile yeni
şeyler öğrenebiliyor" diye düşündü, bir yandan da sağ kalma ihtimalini
hesaplarken. "Ne kadar da yüksekmiş", hayatı bile bu kadar uzun uzun
gelmemişti. Dahası, aslında hayatının ne kadar uzun olduğunu düşerken
fark etmişti, zira gözlerinin önündeki film şeridi hala dönmeye devam
ediyordu. Ancak film şeridi birden ortadan kopunca, yere de ne kadar
yaklaştığını fark etti. Son düşüncesi geçti o sırada aklından o ana
kadar hiç aklına gelmeyen;
"Sahi, intihar edenler nereye gidiyordu?"...
"Sahi, intihar edenler nereye gidiyordu?"...
CEZA-
Gelecek yeniden yazılıyordu, hergün ve hergün, o sonsuz şimdide.
İnsanlar zamana hapsedilmiş, kim olduklarını ve geçmişlerini bilmeden
yaşam döngüsü içinde cezalarını çekiyorlardı. Doğuyorlar ve ölüyorlar,
doğuyorlar ve ölüyorlar... Cennette, bu sefer insanoğluna çok ağır bir
ceza verildiği söyleniyordu! Tanrı'nın cezası Dünya'da...
VAKİT-
Bileğine özel bir kol saati takıyordu. Sıradan kol saatleriyle bilekte
taşınmasından başka bir ortak noktası olmayan özel bir saatti.
Kahverengi deri bir kayışta gül ağacından yontulmuş yuvarlak bir kasa ve
içindeki kadrandan oluşuyordu. İşte asıl fark bu kadrandaydı: Ne normal
bir saatte olması gereken akrep-yelkovan vardı, ne de rakamlar. Sadece
kadran çapında yuvarlak gümüş bir levhanın parlatılmasıyla yapılmış ufak
bir ayna yerleştirilmişti. Arada sırada eski mekanik
bir saati kurar gibi, saatini bileğinden çıkararak bu levhayı
parlatırdı. Böyle bir kol saati olmasına rağmen, ne zaman ona saatin kaç
olduğunu sorsam, bileğindeki bu saate bakar ve sonra şaşmaz bir şekilde
cevap verirdi. Sonra birgün bunu nasıl yaptığını sordum ona. Kareli
kırmızı oduncu gömleğinin yenini bir kat sıyırıp, bakmam için bana
saatini gösterdi. Baktım! Hiçbir şey göremedim. Sadece gümüş aynada
yansıyan şaşkın bakışlı yüzümü gördüm. Ardından ne demek istediğini
soran gözlerimle ona baktım. Ağzının kenarında hafif bir gülümsemenin
izi belirdikten sonra, gözlerime cevap verdi:
- Gözler ruhun aynasıysa, yüzler de zamanın aynasıdır.
- Gözler ruhun aynasıysa, yüzler de zamanın aynasıdır.
YER-
Bütün ömrüm boyunca geceleri uyumak için yatağıma yattığımda, sabahlara
kadar bir sağa bir sola dönerek mışıl mışıl uyuyacağım, yatağın o en
rahat noktasını arayıp durdum. En sonunda o noktayı bulup dönmeyi
bıraktığımda, gerçekten de hayatımın sonundaki o noktadaydım artık.
Mezarımda...
EMİR-
Sustu. Sustu.
Sonunda isyan etti tanrı.
Ve dünyada kıyamet koptu...
Dünyada kıyamet koptuğunda insanlar bunun evrenin sonu olduğunu sandı.Oysa evrendeki başka bir dünyada yeni bir insanlık doğuyordu o anda.
Sonra yeni doğmakta olan bu insanlığa baktı oturduğu tahtında Tanrı. "Umut ediyorum ki bu sefer başaracak insanoğlu." diye düşündü. Melekleri gidilecek yeni rota olarak Aden'in koordinatlarını girerken uzay gemisinin dev bilgisayarına, Tanrı da parmakları altındaki tuşlarla doğan yeni insanlığa iletilmek üzere ilk emrini giriyordu bilgisayara: "Oku."
Sonunda isyan etti tanrı.
Ve dünyada kıyamet koptu...
Dünyada kıyamet koptuğunda insanlar bunun evrenin sonu olduğunu sandı.Oysa evrendeki başka bir dünyada yeni bir insanlık doğuyordu o anda.
Sonra yeni doğmakta olan bu insanlığa baktı oturduğu tahtında Tanrı. "Umut ediyorum ki bu sefer başaracak insanoğlu." diye düşündü. Melekleri gidilecek yeni rota olarak Aden'in koordinatlarını girerken uzay gemisinin dev bilgisayarına, Tanrı da parmakları altındaki tuşlarla doğan yeni insanlığa iletilmek üzere ilk emrini giriyordu bilgisayara: "Oku."
Yorumlar
Yorum Gönder