PESSOA DERSLERİ
Bu başlıktaki notlar, nevi şahsına münhasır Portekizli yazar Fernando Pessoa'nın Huzursuzluğun Kitabı isimli anlatı türündeki kitabını okurken altını çizdiğim, üstünden geçtiğim satırları ve onlar hakkındaki yorumlarımdan oluşmaktadır.
1.
"Horoz, ancak ölünce dışına çıkabileceği kümeste özgürlük şarkıları
söyler, çünkü ona iki tünek bahşedilmiştir."
Evet, kimi ilkel kabilelerde "özgürlük"
kavramını karşılayan bir kelime yoktur. Çünkü özgürlüğün içine
doğdukları için bunu tanımlamaya ds ihtiyaç duymamışlardır. Ancak modern
toplumumuzda bu kavram çeşitli şekillerde (kanunlar, gelenek, sosyoloji
vs.) tanımlanmıştır. Ve biz bu tanım içine girdiğimizde kendimizi özgür
olarak görürüz, tıpkı kafesteki horoz gibi... Horoza da özgürlüğün
kafes olduğu tanımlanmıştır....
2.
"Güneş zihinde batar."
Nasıl mı batar güneş
zihinde? Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatta
yaptığı değişikliklerle batırılır güneş. Evrim Teorisi'nin kaldırıldığı
müfredata ' Muamelat ve Ukubat' ünitesini koyarak batırılır güneş. Yani
gepgenç zihinlere din dersinde el kol kesme cezası, recm, sopa vurma,
eş sayısı ve şeriata göre eş boşama öğretilerek; yani şeriat düzeni ve
kuralları öğretilerek zihinlerde güneş batırılır ve Hıristiyanlık'ın
ortaçağ boyunca yaşadığı o karanlığın daha koyusuyla başbaşa
bırakılırız. Çünkü Müslümanlardan ne bir Galile çıkar ne de Giordano
Bruno...
3.
Pessoa'dan Yahya Kemal'in Sessiz Gemi şiirine karşılık da gelmiş bir pasajında. Önce Yahya Kemal'in şiiri:
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Ve Pessoa'da geçen pasaj:
"Istırapların sayesinde ne hayırlı düğünler kuruldu; tek bir geminin bile geri dönmediği o limana, üç beş kelimeyle asalet kazandırmayı bildin - gerçek gemiler bile değildi gelmeyenler;... Her şey ölü ey sütannem, her şey ölmüş ve hiç gitmeyen o gemi var ya, işte o aslında bütün gemiler."
"Istırapların sayesinde ne hayırlı düğünler kuruldu; tek bir geminin bile geri dönmediği o limana, üç beş kelimeyle asalet kazandırmayı bildin - gerçek gemiler bile değildi gelmeyenler;... Her şey ölü ey sütannem, her şey ölmüş ve hiç gitmeyen o gemi var ya, işte o aslında bütün gemiler."
4.
Fernando Pessoa bir simyacı, bir dil (Portekizce) simyacısı. "Benim
vatanım Portekizce." demesi ve dilde (hem imlada hem de telaffuzda)
yapılan en küçük hatayı bile kabul etmemekle kalmayıp, bunu bir balgama
benzetmesi ise onun simyagerliğinin kanıtı. Bir diğer kanıtı ise
Huzursuzluğun Kitabı'ndaki her cümle. Yoksa şu cümleyi ondan başka
hiçbir yazar bu şekilde kuramaz: "Düşünceler, imgeler dile
getirildikleri için ürpererek, bir düşüncenin aya benzer lekesinin
hafifçe titrediği, solgun ipeklilerden sesli kafileler halinde geçerler
içimden."
5.
Tanrıya
bir de Pessoa'nın gözünden bakalım. Huzursuzluğun Kitabı 76. Bölüm bir
bilim-kurgu öyküsü olarak da okunabilir. Gelecekte kurulacak olan "nihai
bilim" sayesinde evreni, ruhu, zamanı, benliği ve gerçekliği
algılayışımız tamamen değişecek ve işte o zaman gerçek tanrıyla
yüzleşeceğiz... Yalnız Pessoa eklemeyi de unutmuyor; "Bu arada gelecekte
nihai bilim diye bir şey olacağına inanmıyorum elbette.". Ama sonuçta
nihai bilim Pessoa'nın evreni algılayış biçimi olarak karşımıza
çıkıyor...
6.
Allah
herkese Pessoa'nın mütevaziliğinden nasip etsin (bu da benim Ramazan
duam işte- bu not bir Ramazan Bayramı vakti düşüldü), 46.paragraftaki yeşile boyalı tümcedeki büyük şehirlerde
göremediğimiz evrene yolladım gitti...
7.
Fernando Pessoa'nın her bir cümlesi ayrı bir edebiyat, imla, hayalgücü dersi niteliğinde. Mutlaka okunmalı. Özellikle #EphesusYayınları'ndan kitapları çıkan yerli yazarlar(!) tarafından
8.
"Hissetmek- ne renktir acaba?"... Kim hissedebilir ki renkleri ufak bir çocuktan başka? Ya da her yaşta farklı mı görürüz renkleri, yaşlandıkça gözlerimiz de ruhumuz da körelir çünkü. Ya da her hisse bir renk mi düşer ki? Hissedemedikten sonra renkler ne işe yarar?
9.
"Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim...". Yani her gün olduğu gibi!
10.
Ölünce mezartaşıma bu pasaj yazılsın. Biraz uzun ama olsun, yazın işte...
11.
"Nereye kaçılabilir, hücre başlı başına her şey iken?"...
12.
Pessoa'dan evrensel barış-kardeşlik, halkların kardeşliği masallarına cevap...
"Ne kadar istesek de evrensel kardeşlikten kaçamayız. Hepimiz
birbirimizi severiz, yalan ise, karşımızdakine verdiğimiz bir
öpücüktür."
Öpüyorum hepinizi... (Gerçek; bayramda zorla el öptürülmeye çalışılan
çocukların bunu gerçekten zorla yaptığıdır. Öpsün diye hemen ekleriz
zorlamamızın ardından, "Ama bak para verecek."...)
13.
Şöyle bir cümleyi sadece Pessoa kurabilirdi, nitekim kurmuş ve beni
benden almıştır. Aslında cümle çok basit, ama vurguladığı tema muhteşem.
Ne demek istediğini açıklamayacağım, anlayışınıza bırakıyorum.
"Galiba geceyi bu kadar karartan bu yanan lamba."
"Galiba geceyi bu kadar karartan bu yanan lamba."
Yorumlar
Yorum Gönder