'ÜTOPYA'NIN İMKANSIZLIĞI
“Bizimki gibi akılcı bir şekilde kontrol edilen istikrarlı toplumlar
insanların arzularına gem vurur. Hızla değişen istikrarsız toplumlarda alt
sınıfların iktidarı ele geçirme olasılığı yüksektir.” Philip K. Dick, Vulcan'ın
Çekici
"İstikrarlı toplum" sözü aslında bizim Ütopya olarak
adlandırdığımız, her şeyin mükemmel olduğu, insanların mutlu yaşadığı, ideal
(akılcı) devlet sisteminin işlediği gerçekleşmesi hayal olan toplum veya
devleti tanımlıyor. Ancak ne var ki P.K.D.’nin dediği gibi, böyle bir toplum
hayali, umudu, arzuları yok edecektir. İnsanlar cennetteymişçesine uzun yıllar
hep mutlu yaşayacaklar; belki doğar doğmaz planlı ve programlı bir ömür onları
bekliyor olacak, çünkü daima mutlu olmak için yaşam işi şansa bırakılamaz,
belki ölüm olmayacak veya ölümsüzlüğe yakın bir hal içerisinde olacaklar, belki
hiç yaşlanmayacaklar; toplum ideal yapısına ulaşmış olacağından suç veya
ahlaksızlık ya da günah olmayacak. Bütün bunlar ütopyaların alternatifleridir
ya da bizim ütopya denince görmeyi umduğumuz şeylerdir. Ama işte tam da bu
toplum ve devlet yapısı insanlığın ilerlemesini sağlayan, ona mücadeleci
yapısını veren arzularını, umutlarını ve hayallerini yok edecektir. İnsanoğlu
var olduğu andan itibaren hem bedensel hem de zihinsel bir gelişim içerisine
(evrim) girmiştir ve bu kendi yok oluşuna kadar sürecek, belki de yok oluşu bu
sebeple olacaktır. Ancak bir ütopyanın oluşturacağı steril ortamda insanın bu
gelişimi göstermesi imkansızdır. Gelişim için onun hayatını zorlayacak unsurlar,
duygular gerekir. Bu unsurların ortadan kalkması anlamına gelecek olan ütopya,
evrimin ve gelişimin doğasına aykırıdır. Tam da bu nedenle Wachovski
Kardeşler’in Matrix filmindeki Matrix adı verilen sanal dünyanın birinci
versiyonunda Dünya, tüm insanların mutlu yaşadığı, kimsenin ölmediği,
yaşlanmadığı en mükemmel tarzda, yani yüzyıllardır insanların hayalini
kurdukları ütopya tarzında yaratılmıştır. Ancak sisteme bağlı insan zihinleri
bunu kabul etmemiş ve birinci Matrix çökmüştür. Daha sonra oluşturulan 2.
Matrix’de sanal dünya 1990’lar dünyası tarzında ve hastalığın, ölümün, suç ve
kötülüklerin de var olduğu biçimde yaratılmış ve uykudaki insan beyinleri bu
dünyaya karşı bir tepki oluşturmayıp, kabul etmiştir.
İnsanların mutlu, mesut yaşadığı, ideal devlet ve toplum düzeninin
gerçekleştiği ütopyalar, bu nedenle daima ileri doğru hareket eden insanoğlunu
bir noktada sabitlemek anlamına gelmektedir. Böyle bir yapı toplumdaki ve
insanın benliğindeki çatışmaları yok edeceğinden, hiçbir anlamda gelişmeden
bahsedilemez ve bu da insanlığın sonu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla
bahsedilen herhangi bir ütopyanın kendisinin insanlığın sonunu getirmesi
açısından herhangi bir distopyadan farkı yoktur. Veya başka bir deyişle
söylemek gerekirse, aslında çoğumuzun beğenmediği daha iyi bir toplum ve devlet
düzenini hayal ettiği içinde yaşadığımız bu katmanlı, fakir ve zenginin, ölüm
ve doğumun, iyilik ve kötülüğün, suç ve cezanın aynı anda var olduğu ya da
yaşandığı sistem bizleri geleceği hayal etmemiz ve ona dair umutlar beslememiz
yönünde diri tutarak ve bunları gerçekleştirmemizi sağlayarak aslında Ütopya’nın
(ideal toplumun) kendisi olmaktadır. P. K.D.’in de istikrarsız toplum dediği
toplum da budur işte.
Son olarak, yukarıdaki açıklamaları destekler nitelikteki, Uğur Tanyeli’nin
'Yıkarak Yapmak' kitabında bulunan ve bu konuda Georg Simmel’in görüşünü
açıkladığı bir paragrafı buraya alarak bitirelim: “Simmel için çatışma bir
arıza değil, ‘toplumlaşma’nın dinamiklerinden biriydi. O halde, ortamın
sütliman olmasının ve sessizliğin olumlanmaktan çok, korkulması gereken bir toplumsallık
yıkımına işaret ettiği bile söylenebilirdi. Uyum hali gibi görünen durum belki
de yaşamın durmasından başka bir şey değil. Yunanca harmonia (uyum) sözcüğünün
kökende ‘sabitleme’, ‘bir yere tespit etme’ anlamlarına geldiğini hatırlamak
yararlı olur. Dolayısıyla, yukarıda özetlemeye çalışılan ihtilaflara Simmelci
bir yaklaşımla eğilmek uzlaşmazlıkların ne gibi imkanlar ürettiğini görmeyi
sağlayabilir. En azın dan mutlak ‘uyum’un ebedi sabitlenme, yani ölüm anlamına
geldiği fark edilebilir.”
Yorumlar
Yorum Gönder